Son Güncelleme 03.09.2020
Her yılbaşı yaklaştığında birtakım tartışmaları da beraberinde getirir. Bu tartışmaları temelde “cehalet” ve “ideolojik” olarak ikiye ayırmak belki mümkündür. İdeolojik neden kapsamında kimlik gösterisi, mensubu olunan fikre aidiyet duygusunu pekiştirme, “biz ve onlar” ayrımı gibi nedenler sayılabilir. Cehalet nedeni kapsamında da kavram kargaşaları, bilgi eksikliği, kandırılmak, manipülasyon gibi nedenleri sayabiliriz.
Yılbaşı ile ilgili bu tartışmalardan ve kavgalardan dolayı bu gün ile ilgili bazı temel bilgileri herkesin öğrenmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu temel bilgilerin kısa ve öz açıklaması sayesinde birçok boş tartışma ve fikir, hiç başlamadan bitebilir ve hiç değilse “cehalet” nedeninden kaynaklı sorunlar düzelebilir. Toplumumuzda yılbaşı konusu öyle bir hâl almıştır ki, artık bilgisizliğin bir çeşit turnusol kâğıdı olmuştur. Bir kişinin yılbaşı kutlamasından veya kutlanmasına karşı çıkmasından, kutlamağa veya kutlamamağa karşı olan tavrından, kutluyorsa kutlama şeklinden o kişiyle ilgili pek çok çıkarıma varmak mümkündür. Bu kısa girişle çerçeveyi çizip konuya girelim.
Yılbaşından önce 25 Aralık’taki Noel hakkında kısa bir bilgi verilerek sırayla gidilecektir.
25 Aralık’ta kutlanan Noel, başta Cermen paganlığına ait bir kültür ögesiyken daha sonra Hıristiyanlaşmış ve İsa peygamberin doğumunun kutlandığı bir Hıristiyan bayramına dönüşmüştür. Yani bugün Hıristiyanların kutladığı Noel, Türk İslamiyet’indeki Mevlit Kandili’dir. Noel, günümüzde kültür endüstrisinin ve kapitalizmin etkisiyle dinî motiflerinden büyük ölçüde sıyrılarak hediyeleşme temeline dayanmıştır. Noel’de sembol olarak mitolojik Noel Baba’nın popüler kültür içine Coca Cola reklamı aracılığıyla eriştiği yeni formu ve Noel Ağacı kullanılmaktadır. Hıristiyanlarda Noel, çoklukla yılbaşı ile birleştirilerek, aradaki bütün günler boyunca kutlanır. Birtakım yanılgıların çıkış nedeni de budur.
Yılbaşı, anlaşılacağı üzere periyodik bir gündür. Bu yüzden kültür tarihi açısından periyodik günlerin kökenine ve yapısına bakmak faydalı olacaktır.
Periyodik törenler insanlığın çok eski çağlarına dayanır. İnsanoğlu en ilkel zamanlardan beri çeşitli konularda kendilerine bir merkez aramıştır. Bu arayış, “zaman” konusunda da kendini göstermiştir. İnsanoğlu bu merkezi belirlemek için evreni, doğayı, güneş, ay, yıldız gibi gök cisimlerini, zaman içinde sürekli tekrarlanan gündüzün aydınlığını ve gecenin karanlığını, mevsim döngülerini ve doğanın değişimlerini gözlemlemiştir. Böylece zamanın bir döngüsünün, ritminin olduğunu anlamış ve bunu yakalamıştır. Bunun sonucunda gel zaman git zaman derken büyükten küçüğe doğru yılı, ayı, haftayı, günü, saati; (vakit, öğün…) yani takvimi; yani zamanı sınıflandırmayı öğrenmiştir. Böylece insanların zaman algısı, artık belirli ve sağlam bir merkeze oturmuştur.
İşte bu bilgiler doğrultusunda insanoğlu bir yılın bitip yeni bir yılın başladığı zaman olarak iki temel astronomik merkez bulmuştur. Bunlara “ekinoks” denir. Bunlar 21-22 Mart’taki bahar ekinoksu ile 22-23 Eylül’deki güz ekinoksudur. Ekinoks, gündüz ile gecenin eşitlenmesi demektir. Yani bahar ve güz ekinokslarında gündüz ile gecenin süresi birbirine eşittir.
Bir de “gündönümü” vardır. Bunlar 21-22 Haziran’daki yaz gündönümü ile 21-22 Aralık’taki kış gündönümüdür. Yaz gündönümünde en uzun gündüz, en kısa gece yaşanır; kış gündönümünde ise en uzun gece, en kısa gündüz yaşanır. Ancak yılbaşı olarak gündönümleri değil, ekinokslar seçilmiştir.
Kültür tarihinde periyodik bayramlarda mevsim olarak çoğunlukla ilkbahar ve sonbahar (güz) seçilmiştir. Konargöçer olan ve hayvancılık yapan toplumlar ilkbaharı, yerleşik olan ve tarım yapan toplumlar da sonbaharı seçmiştir. Bahar ekinoksunda ve mevsiminde gündüzler uzamaya, iklim ılınmaya başlar. Tabiat yeşillenir, canlanır. Güz ekinoksunda ve mevsiminde ise hasat olur. Ekilen ürünler toplanır, yenir, depolanır, satılır, ekonomik gelir elde edilir. Bütün bunlar ilkel insan için çok önemli belirtilerdir. Köklü Batılı halklardan tarımcı ve pagan Keltler (Keltik, Celtic) aracılığıyla Hıristiyanlığa, oradan da popüler kültüre yerleşen 31 Ekim Cadılar Bayramı buna örnektir. Türklerdeki en büyük örnek ise bahar ekinoksu olan 21-22 Mart’tır. Türklerin en eski bayramları periyodik zaman ekseninde kurgulanan bayramlardır. 21 Mart bayramı, Türklerin en eski bayramıdır ve görüldüğü üzere bir yılbaşıdır.
Yılbaşı, tarihten buyana takvim kullanan her toplum tarafından birtakım özel anlamlar, kültürel inanma ve uygulamalar yüklenmiş bir geçiş günüdür. Kullanılan takvimde yeni bir yılın başlangıcı hangi gün ise o güne ait geniş çaplı törenler, birtakım ritüeller, inançlar, uygulamalar, eğlenceler vb. kültür unsurlarıyla örülmüştür. Tarihte yılbaşı, yeryüzündeki insanların tamamına yakınının yaşadığı Kuzey Yarım Küre’de çoğunlukla 21 Mart olarak seçilmiştir. Bundan başka, sıcak günlerin başladığı 5-6 Mayıs (Hıdırellez) gününün de yılbaşı olarak kabul edildiği görülür. Kimi Türk halkları bu tarihi yılbaşı olarak belirlemiş, kimileri ocak ayı içindeki Kalandar’ı yılbaşı belirlemiştir.
Günümüze gelirsek, dünyanın çoğu ülkesinde kullanılan güneş esaslı Miladî takvimde (Gregoryen takvim) 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gece, yeni yıla geçişi belirten yılbaşı gecesidir. Noel ile herhangi bir ilgisi yoktur.
Birtakım çevrelerce yılbaşı kutlamasına karşı çıkılırken öne sürülen argümanlardan biri, bunun kültürümüzde olmadığıdır. Oysaki Türk kültüründe çok eski çağlardan günümüze kadar görünen yılbaşı kutlaması, millî bir kültür ögemizdir. Kültürümüzde olmayan ise popüler kültürün Noel Baba’sı ve Noel Ağacı’dır. Türk kültüründe neyin olup olmayacağını da çeşitli çarpık görüşlüler veya bilgisiz bilgiçler değil, Türkçüler ve bilimsel bilgi sahipleri bilebilir.
Yılbaşı kutlaması karşıtı kesimlerin başında siyasî ve radikal İslamcılar gelir. Bunların öne sürdükleri argüman, tümüyle kendi cehaletlerinden ve İslamî narsisizmden kaynaklıdır. Düştükleri temel yanlış, Hıristiyan Noel günü ile Miladî takvimdeki yılbaşı gününün tarihleri yakın olduğu için bunları birbirine karıştırmaktır. Bunu yukarıda kısaca açıkladık. Yine İslamcı cenahın cehalet dolu sathî ve süflî muhalefetlerine son yıllarda eklenen yeni bir dezenformasyona göre 31 Aralık, Mekke’nin fetih tarihidir. Oysaki Mekke, Hicri 20 Ramazan 8’de, Miladi 11 Ocak 630’da Muhammed peygamber tarafından fethedilmiştir. Burada amaç, yılbaşı gününün üstünü örtmeğe, ikinci plana atmağa çalışmaktır.
Yılbaşı kutlamasına karşıt olmayan, ancak bunu kutlarken yanlış uygulamalar yapanlar ve savunurken yanlış bir temele dayandıranlar da vardır. Yanlış uygulamalara popüler Noel Baba ögesi ve Noel Ağacı süslemeleri girer. Yanlış temele de iki dezenformasyon girer. Bunlardan ilkine göre Türklerde güya 22 Aralık’ta kutlanan ve Nartukan, Nartogan, Nardugan, Nardoğan adlarıyla bilinen bir günün olduğudur. Bu adlarla bilinen ve kutlanan bir gün vardır; ancak bu günün tarihi Miladî 21 Mart’tır; 22 Aralık değil. 21 Mart’ın geniş coğrafyalara yayılmış Türklerin bütün boylarında ve yurtlarında kutlandığını belirtmiştik. Dolayısıyla bu günün Balkanlarda, Türkiye’de, Türkistan’da, Sibirya’da velhasıl bütün Türk yurtlarında birçok benzer ve farklı adı bulunur. Yerellere de inilse belki yüze yakın ad bulunur. Bunlardan birkaçı şunlardır: Bahar bayramı, gün dönümü, gün sırtı, kurt kızanı, mart bozma, mart bozumu, mart dokuzu, mart dutma, mart kırma, mevris, nevrus, nevruz, Oğuz toyu, sultan-ı nevrus, ulus günü, yaz (bahar) toyu, yeni gün, yılbaşı, yılsırtı… Bunlardan Nartogan vb. adlar ise Ogur ve İdil Bulgar Türklerinin torunu Çuvaşlarda görünür. Bu dezenformasyonla ilgili bir de bu kutlama sırasında çam ağacı süslemesi olduğu iddiası vardır. Nartogan dezenformasyonunun nereden nasıl ortaya çıktığı, nasıl yayıldığı ve dayanaklarının çürütülmesi içün gerekli bilgi, değerli hocam Kutlu Altay Kocaova’nın şu makalesinden alınabilir: İDİL BOYUNUN NEVRuZU: NARTUKAN
Yılbaşının yanlış bir temele dayandırıldığı ikinci dezenformasyon ise Noel Baba karakterinin Türklerdeki karşılığının “Ayaz Ata / Ayas Han” olduğudur. Oysaki Ayaz Ata (Ayas Han), yalnızca mevsim döngüsüyle ilgili bir rolde karşımıza çıkar. Bununla ilgili bir mite göre Ülker/Ülger takımyıldızının (Pleiades, Süreyya, Pervin) çıplak gözle görünen 6 yıldızı, göğün 6 deliğidir; Ayaz Ata’nın (Ayas Han) o deliklerden üflemesiyle dünyaya soğuk hava gelir ve kış mevsimi başlar. Noel Baba ise çocuklara yardım eden, dileklerini karşılayan, onlara hediyeler veren, zor ve güç durumlardaki insanlara yardım eden bir karakterdir. Aynı şekilde, Türk kültüründeki Boz Atlı Yol İyesi de zor ve güç durumlarda kalan insanlara yardıma koşan bir karakterdir. Bu karakter, İslam’la birlikte Hızır-İlyas’a dönüşmüştür. Bugün bildiğimiz Hızır, işbu Türk kültürü ve paganlığındaki Boz Atlı Yol İyesi’nin İslamî varyantıdır. Noel Baba’nın bizdeki karşılığı budur. Bu konuda bir zamanlar ortaya atılan, ancak günümüzde haklı olarak pek itibar edilmeyen bir yanlışa göre de Noel Baba’nın bizdeki karşılığının tümüyle farklı bir özellikteki Nasreddin Hoca olmasıdır. Bunu açıklamaya bile gerek yoktur.
Yılbaşıyla ilgili bu kargaşaların altında yatan etkenler, başta siyasî ve radikal İslamcılar olmak üzere kapitalizm ile popüler kültür, eyyamcılar, sahte tarihçilik (pseudo-history) ve fake-lore (sahte folklor) kaynaklı dezenformasyon, manipülasyon, çarpıtma çalışmalarıdır. Bunlardan özellikle sahte tarih ve kültür zehirlerine ne yazık ki tanınmış adlar da kanabilmektedir.